Ömer Asaf Kahriman-Öğretmen ve Vefa

 

        

              Doğu Anadolu'nun bozkırlara bezeli, soğuk dağların ardındaki köylerinden birinde, tek çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi Hasan.4 yaşında babasını kaybetmişti Hasan. Evi geçindirmek Hasan büyüyene kadar annesine kalmıştı. Annesi ahırındaki inekten aldığı sütü satarak geçimini sağlamakta idi. Kışın odun toplaması da ona kalmıştı. Derme çatma, harabe olmaya yüz tutmuş bir evde yaşıyorlardı. Annesi Hasan'ı yanında götürerek hem merakını gideriyor hem de Hasan'a işlerin nasıl yürüdüğünü anlatıyordu.3 yıllık geçen süre zarfında, işler Hasan ve annesi için iyi gitmiş, Hasan ahır işlerini, kışa hazırlanmayı ve dahilinde birtakım işleri öğrenmişti. Fakat Hasan arkadaşlarının aksine okula gidemiyor, işlerde annesine yardım ediyordu. Okula yeni tayin edilen Mustafa Öğretmen köye çıkarak, öğrenme hakkından mahrum kalan çocukları arıyor, onları ne pahasına olursa olsun okutmak, öğretmek istiyordu. Mustafa Öğretmen'in ilk gözlemleri sonucunda köydeki 16 çocuktan 15'i okula gelebiliyordu. Haftalar geçti, öğrenciler okuma-yazmayı öğrendi. Okulun ihtiyaçlarını bildirmek için Köy Muhtarı İlyas Bey'in yanına vardı. Mustafa Öğretmen, İlyas Bey ile kısa bir yürüyüşe çıktı, konuşa konuşa. Oturmaya karar verdikleri zaman Mustafa Öğretmen bir çocuk gördü, kitap okuduğunu fark etti fakat suratını göremiyordu. Muhtardan beklemesini isteyerek çocuğun yanına gitti. Sevecen bir şekilde "Hey ufaklık, ne okuyorsun öyle." diyerek seslendi. Yüzünü çevirdiğinde ise okulda görmediği bir yüzle karşılaştı. O çocuk Hasandı. Mustafa Öğretmen elindeki kitabı görünce şaşırdı, Hasan'ın okuduğu kitap onun seviyesine uygun bir kitap değildi ama Hasan kitabın sonuna gelmişti. Mustafa Öğretmende o kitabı okumuştu. Hasandan izin isteyerek ona kitaptan sorular sormaya başladı ve şaşırtıcı bir şekilde Hasan hepsine doğru cevap vermişti. Mustafa Öğretmen Hasan'a "Senin okula geldiğini görmedim. Nasıl okumayı öğrendin?"  Hasan eliyle ahırdan çıkan annesini işaret etti. Hasan'ın annesi işi bittikten sonra Mustafa Öğretmen'in yanına geldi. Mustafa Öğretmen Hasan'ı överek, Hasan'ı okula katmak istediğini söyledi. Fakat Hasan'ın annesi işlerin tek başına zor olduğunu belirterek, Hasan'ı bu yüzden okula yollamak istemediğini belirtti. Mustafa Öğretmen müsaade isteyerek Muhtarın yanına geri döndü. O günün akşamı aklında planlar kurarak uyudu. Dersleri bitirdikten sonra öğrencileri teker teker evine bırakarak Hasan'ın yanına çıktı. Onunla hasbihal ettikten sonra Hasandan annesini çağırmasını istedi. Annesi geldikten sonra Mustafa Öğretmen, Hasan'ın okuması için onun yanına okuldan sonra geleceğini, gerekirse işlere de yardım edeceğini söyledi. Hasan ve annesi birbirlerine sarılarak, mutlulukla "Çok teşekkür ederiz. Çok yardımcı olur" dedi. Mustafa Öğretmen planının kabul edilmesine sevinç duymuş, evine büyük bir mutlulukla gitmişti. Mustafa Öğretmen artık okuldan sonra Hasan'ın yanına gidiyor, işlerde onlara yardım ediyor ve bir yandan eğitim veriyordu.


Yıllar yılı böyle geçmiş, Mustafa Öğretmen ile Hasan ağabey-kardeş gibi olmuşlardı. Hasan kendini ilerletmişti. İlkokulun sonuna gelince Hasan'ın annesi amansız bir hastalıktan hayatını kaybetmiş, Mustafa Öğretmen Hasan'ı yanına almaya karar vermişti. Ortaokula geçen Hasan'ı Mustafa Öğretmen giydiriyor, yardım ediyor, okuluna yolluyordu. Hasan'ın ortaokuldaki ilk yılları ne kadar başarısız geçse de Mustafa Öğretmen Hasandan hiç şüphe etmiyordu. Hasan ortaokulun sonlarına doğru kendini toparlamış, eski haline geri dönmüştü. Sınavda da başarılı bir sonuç elde ederek , tanınmış, yatılı bir liseyi kazandı. Mustafa Öğretmen ne kadar sevinse de, ayrılık vaktinin geldiğini biliyordu. Bugüne kadar birlikte gelmişlerdi. İstemeyerekte olsa Hasan'ı yurda bıraktı. Sarılmalar gerçekleştirilip veda edildikten sonra Mustafa Öğretmen yanında büyüttüğü öğrencisine bakarak "Her zaman sana destek olacağım." diyerek gözyaşları içerisinde orayı terk etti.


Aradan yıllar geçmiş, Mustafa Öğretmen çoluk çocuğa karışmış. Hasandan son haberi aldığında Hasan üniversiteyi kazanmıştı. Hasan genç yaşında profesör olmayı başarabilmiş. Anadolu'nun ıssız köşelerine ders anlatmaya gidiyor, yaşadığı zorlukları hatırlayarak her çocuğa imkan olmaya çalışıyordu. Bir yandan Mustafa Öğretmen'i arıyor fakat onu bulamıyordu.


Hasan Ankara'da gerçekleştirilecek ödül töreni için tren istasyonuna geldi. Elli yaşlarında, uzun boylu bir adamın yanına oturdu ve yolculuk başladı. Hasan konuşmalarını okumaktan sohbet bile etmemişti. Ankara' ya vardıktan sonra verilen konferans salonunu arayarak törene katıldı. Sıra Hasan' a geldi, konuşmasını heyecanlanmadan gerçekleştirdi, ödül takdim edilirken Hasan bir şey fark etti. Ona ödülü veren trende yanına oturduğu adamdan başkası değildi. Ve o kişi Mustafa Öğretmen idi. Uzun yıllar sonra kavuşan iki dost gibi birbirine sarıldılar ve ödül töreni bittikten sonra ödülü bir kenara bırakarak bitmez bir muhabbete tutuldular...

Yorumlar