Ceren Çalışkan vefa ve öğretmen

Günaydın dedim son kez günaydın dediler son defa tek bir ağızdan ama bu kez yüzler asık bakışlar solgun . Oturun dedim eski coşkudan haber yoktu. Masama geçtim ve onlara baktım belkide son kez 

Okulumdaki son günümü onlarla keyifli vakit geçirerek harcadım onlara son kez bir şeyler öğrettim . Okul bitmişti , yolumu her zamankinden farklı bir yöne çevirdim sahile gelmiştim çok kalabalık değildi boş bir bank buldum ve oturdum . Denizi izledim eğitim hayatım gözümün önünden geçti . Daha gençtim bu mesleği yapmam için uzun yıllarım vardı ama yakalandığım hastalık yüzünden bırakmak zorunda kaldım . Zoruma gitmişti çaresiz olmak . Birden yanıma başında kırmızı yetmişler esintili kahve paltolu bir ihtiyar oturdu gazetesini açttığı gibi üçüncü sayfayı yırtttı yandaki çöpe attı ve bana döndü “ sen okumuyor musun “ diye sordu cevap verdim “ öğretmenim “ dedim yüzüm asık şekilde “insan yetmişine  de gelse bi şeylerden haberdar olmak istiyo” daha sonradan anladım neyi ima etmek isteğini ve devam etti “bir gencin böyle karalar bağlayıp oturmasının vahim bir sebebi olsa gerek paylaşmak ister misin” diye sordu. Bazen tanımadığın birine içini dökmek rahatlatır insanı ama  bu  yetmiş yaşındaki bir ihtiyar olması beni şaşırtmıştı genelde onlar hayattan ümidini keser evde bakılmayı beklerlerdi . “Çaresizim” dedim ve ekledim “hastalığım yüzünden yıllarımı verdiğim bir işten istifa etmek zorunda kaldım .Ve bu işe o kadar bağlıyım ki onlarsız bir gün düşünemiyorum öğretmediğim bir gün düşünmek bile beni korkuturken böyle çaresiz bir durumda olmak beni üzüyor bayım “ gazetesini kapattı ve gülerek bana önümüzdeki çocukları işaret etti “ kaç dakikadır  Şurada parayı hesaplayamadılar hadi git onlara öğret” Önümüzde duran iki çocuğun yanına gittim önce birlikleri  sonra kuruş hesaplamayı öğrettim çabuk kavradılar daha sonra yanı başımızda duran simitçiden  iki tane simit aldılar gülerek ihtiyarın yanına oturdum “ gördün mü öğretmek dört duvar arasında olmuyor istemek yetiyor” deyip ekledi “hastayım diyede hayattan ümidi kesme bak bana doktor üç ay ömrü var demiş ben üçüncü evliliğimi yaptım hala hayattayım “ o sırda yanımıza bir tane çocuk geldi hiç yabancı demeden diğer yanımada o oturdu ihtiyar bu kez çocuğa seslendi “ bu gün neler öğrendin kerata “ deyip gazetesini açtı çocuk kafasını kaşıyarak cevap verdi “ vefa “ dedi sekiz yaşındaki bir çocuğa göre ağır bir kelimeydi bunu bilmesi dikkatimi çekti ihtiyar güldü “ bak bu yanımızdaki güzel bayan bir muallime istersen sana bir şeyler öğretsin sabahtan beri burada bir şeyler öğretmediği için vahlanıyor sor da bir şeyler yüzü gülsün” çocuk bana bakarak başladı konuşmaya “ Bir şeyler öğrenmek için siz  öğretmenlere gerek yok Bir şeyler öğrenmek istiyorsan bunu ben de yapabilirim Ama bence öğrenmekten çok öğretmek daha önemli bunun için üzülmene hak veriyorum” Çocuk beni şaşırtmıştı gayet küçük birine benziyordu ama söyledikleri ile tezattı “ Sen okula gitmiyor musun” dedim ve ekledi “ söyledim ya öğrenmek için size gerek duymuyorum bana yoldan geçen biri de bir şeyler öğretebilir yani herkes öğretmendir ama öğretmeyi bilmez” şaşırmış bir şekilde ihtiyara bakarken ihtiyar ekledi “ bu çok bilmiş kerata okuldan atıldı niyesini sorma onu o da bilmiyor” dedi ve bu kez çocuğa döndü “ söyle bakalım vefa ne demek “ 

Çocuk söze atladı “bağlılık diyor sözlükte sevgi anlamında bağlılık demekmiş “ ihtiyar “vefa ve öğretmen “ dedi hafif bir şekilde ona baktığımı anlayınca açıklamak zorunda hissetti

“ sen işte “ dedi ve ekledi “ bu işe sevgiyle bağlısın ,bu işe o kadar bağlısınki bu işi sadece meslek olarak görüyorsun halbuki şu evrende gördüğün her canlı birer öğretici değil mi”

Bakışlarımı ufka çevirdim haklıydılar işi büyüten bendim insan yeterki istesin , istesin bir şeyler öğretmek yaşı boyu ne olursa olsun ne öğrenmenin yaşı vardır ne de öğretmenin . Ve bu işe vefalı olmakla başladım . İhtiyar söze girdi 

“Bak sana ne anlatacağım Ceylin  “ dedi ve soran gözlerle ona bakınca düzeltme ihtiyacı duydum “ birinci eşim bana vaz geçmeyi öğretti bana zarar veren şeylerden uzak durmamı söylerdi öyle de yaptım ayrıldım ondan yani vazgeçmek senin düşündüğün kadar vahim bir şey değil bir de iyi tarafından bak” bu sefer çocuk devam etti “ üzüldüğün şeyi iyi düşün bence sen öğretmemekten değil öğrencilerinden ayrıldığın için üzülüyorsun “ ve yine haklıydı dakikalar öncesine kadar bu bu durum eşitti ama evet şimdi Öğretmemek değilde öğrencilerimi özleyecektim İhtiyar söze daldı “Yelda “dedi çocuk bu sefer düzeltti “ikinci eşi “ Ben tebessümle ihtiyara bakarken ihtiyar söze devam etti “ sevmek yetmez bunuda bana o öğretti öğrencilerini sevebilirsin ama senin hayatın onlardan daha önemli bazen bencil olmak gerekir tabi bu özlemi yüreğinden koparamazsın ama buna alışman gerekir” 

Çocuk ayağa kalktı ve söze girdi “ vefa ve öğretmen bununla ilgili bir kompozisyon yazacağım” Şaşırmıştım sekiz yaşındaki bir çocuğun kompozisyon yazabileceğine ve yanımızdan gitti gökyüzünden damlalar yağmaya başlamıştı hafif hafif İhtiyar ayağa kalkıp başındaki şapkasını çıkartıp başını tuttu ve bana baktı “ bak yoluna çıkan bir ihtiyar ve küçük bir çocuktan neler öğrendin umarım yardımcı olabilmişimdir “ bende ayağa kalktım ve söze girdim “ İyiki sizinle tanışmışım bana ne kadar yardımcı olduğunuz inanamazsınız çok teşekkür ederim bana bir şeyler öğretmek için gerçek bir öğretmen olmaya gerek olmadığını öğrettiniz aslında hepimizin içinde bir öğretmen varmış ve vefa Bu işe o kadar sevgiyle bağlanmışım ki vefanın hiç bana zarar verebileceğini düşünemezdim O kadar bağlanmışım ki gerçek öğretmenin ne demek olduğunu unutmuşum yoluma çıktığınız için teşekkür ederim” tebessüm edip yoluna devam etti yağmurun arttığını fark edince ben de evime doğru yol aldım sıradan geçebileceğini sandığım bir günün bu kadar anlamlı olması ve bana bu kadar çok şey katması beni mutlu etmişti yağmurda buna tezattı 

Yorumlar