Gammaz Yürek ~Ayşe METİN

 Doğru! Sinirliydim, fena halde sinirliydim, hala da öyleyim ama deli olduğumu da 

nereden çıkarıyorsunuz? Hastalığım duyularımı keskinleştirmişti, harap etmiş ya da 

köreltmiş değildi. Hepsinden öte olan, keskin işitme duyusuydu. Cennetteki ve 

dünyadaki bütün sesleri duyuyordum. Cehennemden gelen pek çok sesi 

duyuyordum. Söylesenize, nasıl deli olabilirim? Dinleyin ve nasıl ustalıkla - nasıl 

sakince size bütün hikayemi anlatıyorum, görün.

Fikrin aklıma ilk nasıl geldiğini söylemek imkansız ama aklıma düştüğü andan 

itibaren beni gece gündüz rahat bırakmadı. Bir amacım yoktu. Bir arzum yoktu. Yaşlı 

adamı severdim. Bana hiç zararı dokunmazdı. Beni asla kırmazdı. Altınlarında da 

gözüm yoktu. Beni sinirlendiren… Sanırım, gözleriydi!

 

 Bakınca ne hissettiriyordu bende ? Ne oluyordu, ne düşünüyordu ? Bir taraftan küçümseyici gibi bakıyordu. Bir taraftan da acır gibi. Aramızda kötü hiçbir şey olmadı bu zamana kadar. Her akşam o yoldan geçtiğimde bana bakışı insanın içini ürpertiriyordu aynı zamanda. Her akşam o yoldan geçerken bu bakışa maruz kalmak zorunda mıydım, değildim. Niye sürekli karşılaşıyoruz, niye sürekli karşımda beliriyordu bu adam ? Duyduğum o sesler...Beynimi ütülüyordu resmen. Kafamda çok tuhaf sorular vardı. 


Gündüzleri hiç ortalıkta görünmezdi.Kimsenin ondan haberi olmazdı. Her akşam gittiğim parktan dönerken karşılaşmamız tesadüf müydü bilemiyorum. Kafamda öten, bir türlü susmayan sesleri duymamak için gidiyordum o parka. İşe yaradığı da söylenemez. Delirmiştim ben. Resmen delirmiştim. O adamla kaç defa yaklaşıp konuşmaya çalıştım ama o sinir bozucı bakışlar beni geri çekiyordu. Artık akşamları parka gitmemeye karar verdim. Kendimi gündüz dışarı atar saatlerce yürür, akşamları kendimi eve kapatırdım.Ama her pencereden bakışımda sokak lambasının altında oturan o yaşlı adamla gözlerimiz buluşuyordu. Benle bir derdi mi vardı acaba ?


Sorularımın cevabını bulmak için o adamın evine girmeye karar verdim. Kafam allak bullaktı. Uyuyamıyordum. Seslerden, kafamdaki düşüncelerden, beynimi tırmalayan her şeyden. Yataktan doğrulup kapıya doğru yöneldim. Ellerim artık kulaklarımdaydı. Çok rahatsız ediciydi sesler. Sinirlenmemek mümkün değildi, delirmek üzereydim.


Beş dakika sonra o adamın kapısına geldim. Kim bilir nelerle karşılaşacaktım. Kapıya kendinden emin bir şekilde vurdum. Gözlerimi kapadım. Kapı açılma sesiyle irkildim. Bir de ne göreyim ! Yaşlı adam yerine gencecik otuz yaşlarında bir kadın. Çekingen bir tavırla, "Buyrun, kime bakmıştınız ?" dedi. Aniden geri çekildim koşa koşa eve gidiyordum. Yaşlı adamı gördüm. Gözleri parlıyordu.Gülümsüyordu bana. Ama hiç de sevecen bir gülümseme değildi. Nefes nefeseydim. Bütün sesler, kahkahalar, çığlıklar kulağımı tırmalıyordu. Eve gidip kendimi yatağa attım. Gözlerimi kapadım.


Kapı çalmıştı. Açar açmaz karşımda o adamı görünce şaşırdım. Kapıyı kapatmak istiyordum ama yapamıyordum. İçeri girdi. Eski bir divana oturdu. Dinlemeye çalışıyordum. Kafamdaki sesler susmuyordu. Adam aniden titremeye başladı ve ağlayarak bir şeyler anlatıyordu. "Ben istemedim, ben istemedim !" diye ağlıyordu sanki. Bana bütün her şeyi anlattı. O bana büyü yapmıştı. Ve yaptığının cezasını ikimiz de çekiyorduk. Hiçbir şey anlamak istemiyordum. Sadece bunlar bir kabus olsun istiyordum. Yaşadıklarım ne türlü bir şeydi hiç bilmiyorum. Adam önünü kapatarak kapıdan çıktı. Ben kalakaldım öyle, saatlerce... 


Şimdi daha huzurluydum sanki. Sesler kesilmişti. Ben hareket edemiyordum. Her yer karanlık, hiçbir ışık yok. Yaşadıklarım bir bir kafamdan geçiyordu. Düşünemiyordum bile. Sadece karanlıkla başbaşa kaldım. Dünya denen pencerenin ben kirli tarafından bakmışım. Ya da öyle sanmışım...

Yorumlar

Yorum Gönder