GAMMAZ YÜREK-AYŞE BÜŞRA ÖZTÜRK

 Doğru! Sinirliydim, fena halde sinirliydim, hala da öyleyim ama deli olduğumu da nereden çıkarıyorsunuz? Hastalığım duyularımı keskinleştirmişti, harap etmiş ya da köreltmiş değildi. Hepsinden öte olan, keskin işitme duyusuydu. Cennetteki ve dünyadaki bütün sesleri duyuyordum. Cehennemden gelen pek çok sesi duyuyordum. Söylesenize, nasıl deli olabilirim? Dinleyin ve nasıl ustalıkla - nasıl sakince size bütün hikayemi anlatıyorum, görün.

Fikrin aklıma ilk nasıl geldiğini söylemek imkansız ama aklıma düştüğü andan itibaren beni gece gündüz rahat bırakmadı. Bir amacım yoktu. Bir arzum yoktu. Yaşlı adamı severdim. Bana hiç zararı dokunmazdı. Beni asla kırmazdı. Altınlarında da gözüm yoktu. Beni sinirlendiren… Sanırım, gözleriydi! O bana deli kategorisine girdiğim için acırmışçasına bakan o gözleri beni çıldırtıyordu.

  Hadi gel en başından başlayalım. O sonbahar günü hava turuncumsu bir görüntüye büründüğü vakitlerden biriydi. İşten çıkar çıkmaz eve gelmiştim. Evimin altında dükkanı bulunan Rahmi amcayı  (konuşmaya başladığımda o yaşlı adam diye bahsettiğim kişi) gördüm başımı selam dercesine eğip kenardaki merdivenden evime çıkmıştım. O küçük restorantın sahibi  Rahmi amca aynı zamanda kiracısı olduğum kişi çok iyi biri gibi gözüküyordu ama sanki kendisi o kadar iyi biri değilde öyle gözüküyor gibiydi ama bu şekilde düşünmemi sağlayan tek şey hislerimdi elimde böyle olduğuna işaret eden hiçbir şey yoktu. Üstümü değiştirip cam kenarındaki minik kanepeme uzanıp kitap okuyordum. Sonra karnım acıktı ve dolabı açtım aklıma alışveriş gününün yarın olduğu geldi anlaşılan o ki yemek yapmak için elimde olan sadece bomboş bir dolaptı. Saat 8 suları olduğu için Rahmi amcanın restoranı kapanmıştı. Karanlık çökmüştü tüm şehre  ve bu karanlıkta yalnız başına dışarı çıkmak pek akıl sır işi değildi. Ne yapacağımı düşünürken aklıma Rahmi amcadan istemek geldi. Ve tekrar bir soru ne yapacaktım yemeye en basit ve en hızlı şey yumurta olduğu için yumurtada karar kıldım. Her ne kadar o adamdan pek haz etmesemde sonuç olarak elimde ona karşı hiçbir delil yoktu ben mi abartıyordum acaba. Her neyse koşarak üst kata çıktım (yani Rahmi amcanın evi) .Kapıyı tıklattım Rahmi amca çabucak kapıyı açtı sanki benim kapıyı çalmamı bekliyordu. ''selam Rahmi amca'' dedim. Bana ''selam kızım ne vardı'' dedi ben de ondan 3 yumurta istedim bana ''restorant için yumurta siparişim dün geldi. Bende çatı katına çıkarttım yumurtaları alıyım getireyim.'' dedi bende teşekkür ettim Rahmi amca da ''evindeymiş gibi rahat davran ben çabucak gelirim'' dedi. O gittikten sonra ben de biraz evinde dolaşayım dedim sonuç olarak ilk defa gelmiştim. Evin oda düzeni neredeyse benimkiyle aynıydı ama sol tarafta bulunan odanın kapısı kapalıydı. Benim evde bu oda dar olduğu için uzun ama dar bir kütüphane olarak kullanılıyor. Meraktan ölmemek için bakmaya karar verdim şansıma kapısı açıktı açınca  beklemediğim bir manzarayla karşılaştım bu kocaman bir silah koleksiyonuydu yaklaşık 8 yıldır yani abimi vahşice öldürüldüğünden beri silahlardan çok korkuyorum. Tam ben dar odada ilerlerken Rahmi amca arkamdan sessizce gelip bana ''Bu benim küçük koleksiyonum beğendin mi?'' diye sorana kadar. Çok korkmuştum arkamda bir anda bir ses duyduğum için.Bende ''Ben silahlardan pek hoşlanmam''diye cevapladım. Küçük odanın sonuna doğru ilerlerken bir anda bir PSS* görene kadar bu silah abimi öldüren kişinin kullandığı silahdı ve Türkiye'de yoktu Rus üretimi ve Rus askerisinin kullandığı bu silahı görünce beynim  o adama karşı tedbirli davranmam gerektiğini söylüyordu. Bende '' Rahmi amca teşekkür ederim ben eve geçeyim'' dedim. Bana '' kızım sana bir şey vereceğim beni biraz bekler misin sen de o arada oturma odasına geç'' dedi. ''Tamam'' dedim. Biraz aradıktan sonra  çay poşeti gibi bir şey çıkardı ve ''yeni bir çay aldım tadına bakar mısı?'' dedi. Boşluğuma mı geldi bilinmez ''tamam'' dedim. Biraz sonra elinde kan kırmızısı bir çayla geldi çayı içtim ama bende bir gariplik vardı sanki sonra göz kapaklarım yavaşça kapandı.

Uyandığımda misafir odasındaydım nereden mi biliyorum aynı oda benim evde de vardı. Ben uyandıktan biraz sonra Rahmi amca odaya geldi ''uyandığına sevindim Masha''dedi. Hayır bunu nasıl biliyordu? Bu abimle benim aramda bir hitap tarzıydı o bana Masha bende ona Koca Ayı diyordum biz Masha ile Koca Ayı'ydık olamaz o silah Masha bu adam o adam abimin katiliydi silahı görünce anlamalıydım diye düşünürken yanağımdan aşağı bir gözyaşı düştü ben anlamalıydım. ''Sen o adamsın'' diyebildim sadece.''O odaya girip silaha uzun uzun bakmasaydın sana hiçbir şey yapmayacaktım''dedi. ''benden ne istiyorsun'' dedim ve o kahkaha ile anladım bu adam bir deliydi bir keresinde onun için gönderilen bir evrak yanlışlıkla benim evime gelmişti ve bir deli raporuydu bana akrabamın demişti ama onundu bunu nasıl anlayamadım. ''senden benim gibi delirmeni istiyorum bu dünyayı deliler yönetmeli delilik sadece bir lakap bence ben sizden daha zekiyim bak bunca zaman yıllardır aradığın o katil bendim ama bulamadın.'' dedi ve abimi öldürürken video çekmiş bu deli adam demir kaynak bir kutunun içine koyduğu projeksiyon makinesini açıp gitti. Kapılar çelik, camlar kaynakla kapatılmış ve ben hiçbir şey yapamıyordum o video günlerce oynadı kapıyı hafifçe açıp bana yemek veriyordu ama abimin acıyla sızlaması haftalarca oynadı. Ağlamaktan ve yalvarmaktan başım ağırdı ama o hiçbir şey yapmadı. Ve yine aynı lanet günlerden bir gün abimin sesini duymaya başladım ve onunla konuştum işte bu kutsal yetenek bana o zaman verildi sizlerin deyimiyle delilik. O günlerden bir gün aklıma bir fikir geldi kırmadığım bir eşya aradım o yığında elime biraz cam battı ama olsun hem abim de bana yardım etti bir kütüğe benzer bibloda karar kıldık. Bugün yemek günüydü ben abimle sohbet ederken 00:00 da kapıyı tıklattıktan sonra 12.tekrar 8.saniyede her zaman ki gibi yemek vermeye geldi. Ben de tahtayı araya sıkıştırdım tam o kapıyı kapatırken. Günlerdir aklımdan çıkmayan o fikiri gerçekleştirdim o silah odasına doğru kaçıp o PSS yi aldım ve onu abime vurduğu gibi tam 8 yerinden vurdum. 

   Ve onu bilerek öldürmedim onu polisi aradım ve ifade verdim onu tutukladılar. Ama beni de en az hapisane kadar kötü bir yer olan tımaraneye tıktılar gerekçeleri de beni onlardan farklı kılan cennet ve cehennemdekilerle konuşma özelliğim imiş insanlar kendilerinde farklı olanları kabullenemiyorlar.İşte benim hikayem de böyle idi.

*PSS PSS koduyla bilinen özel otomatik tabanca, Sovyet özel kuvvetleri tarafından 1983’te kullanılmaya başlandı. Bu tabanca ses ve alev çıkarmadan 50 metreye kadar isabet sağlıyor. 170 milimetrelik tabanca, susturucu takılmadan da rahatlıkla kullanılabiliyor. Tabanca, özel olarak üretilen 7,62x41,5 mm’lik mermilerin sayesinde sessiz bir şekilde ateş edebiliyor. Şarjör kapasitesi 6 mermi olsa da, özel birliklerin özel görevleri için ideal bir silah olarak kabul ediliyor.

Yorumlar

  1. Hikâyede dipnot kullanmak sık rastlanan bir şey değildir. Yazarımız düşünceli: )

    YanıtlaSil

Yorum Gönder