(...)
Cevdet: Sana yardımda bulunabilir miyim Mürşit?
Mürşit: Geçti.
( Cevdet bu teklifi daha önce yapsaydı eski arkadaşına iyilik yapabilirdi. Şimdi ise o ölü gibiydi, hiçbir şeye ihtiyaçı yoktu. Aslında Cevdet'ten üç kuruş isteyebilirdi ama ondan alacağını almıştı.)
Cevdet: ( Israrcı sesiyle) Sana mutlaka iyilik etmeliyim Mürşit.
( Mürşit'in aklına kızı Zehra gelir.)
Mürşit: Bana gerçekten yardım etmek istiyor musun?
Cevdet: Elbette.
Mürşit: Iki kızım vardı... Biri öldü... Öteki de ya ölecek... Ya da ahlaksız olacak. Senden isteğim onu leyli bir mektebe yerleştirebilir misin? Böylece bana iyilik yapmış olursun.
( Mürşit yüzünü karanlığa çevirmiş ağlıyordu. Cevdet ona iyi vaatlerde bulunmasına rağmen Zehra'yı resmi bir okula yerleştiremedi. Fakat arkadaşlarının yardımıyla bir marabet mektebine yerleştirdi.)
Mürşidin eşi ve kayınvalidesi: ( Ağlayarak Mürşidin ayağına kapanırlar.) Feriha'yı toprağa verdik... Zehra'yı da alma elimizden!
( Mürşit kızının kurtulduğunu düşünerek gururlanıyordu. Defter burada bitiyordu fakat Zehra ileriki sayfadaki yazıyı gördü.)
Mürşit Beyin ağzından:
" Bugün Zehra'yı gördüm, büyümüş, genç kız olmuş. Allah'tan son bir şey isterdim: Zehra'ya bir kez sarılmak... Fakat bu imkansız... Kızım benden utanır."
( Zehra defteri okumayı bitirir. Babasının cenazesinin başına gider. Kendini zapt edemez.)
Zehra: ( Feryat ederek) Baba... Benim zavallı babam... ( Babasının ayaklarını öperek) Baba... Zavallı babam... Affet beni.
( Zehra birkaç gün sonra okula döner. Artık bir öğretmenden eksiği yoktur. Acımayı öğrenmiştir... Geçte olsa...)
Yorumlar
Yorum Gönder