Havvanaz KELEŞOĞLU /Harname

   Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pireler deveyken, develer pireyken uzak diyarların birinde çalışkanlar köyünde zayıf, çelimsiz çalışmaktan bitap düşmüş miskin mi miskin bir eşek yaşarmış gece-gündüz demeden odun çeker, su taşır çalışırmış sıkıntısı da hiç mi hiç eksik olmazmış öyle ağır yükler taşırmışki derisi kanar, çeksen kopacak hale gelmiş neredeyse sırtına sinek konsa yorulurmuş çok ağır bir yük gibi, ta ki bir avuç sapsarı ışıldayan samanları görene kadar. O çalışırken kargaların derneğini dinler, sineğin gezip tozuşunu izlemiş iç çeke çeke. Sahibi bir günlüğüne ona iyilik eder yüklerini sırtından alır dilediğince otlanması için salarmış, bizim eşek sakin sakin otlayarak ilerlemiş ama gözüne takılan göğüsleri gergin, gözleri ateşli yürüyen bütün otlağı yiyen öküzleri ağzı beş karış açık çekingeyle izlemiş bazılarının boynuzları ay, bazılarının ki halka halka yay gibi heybetle parlarmış kafalarında. Bir böğürdüler mi dağlar çın çın öter sallanırmış yerinden. Bizim miskin eşek aralarında gezen sığırları görünce şok içinde bakakalmış aralarında rahatça geziyormuş hatta mola verip dinleniyorlarmış bile görünce üzüldü düşündü ve ağzından "ne bir dertleri ne bir hastalıkları var" cümlesi dökülü verdi isyankar bir şekilde. Bir kendine bir onlara bakmış iyice süzmüş ve ekledi "bizde bunlarla aynı yaradılıştayız elde ayakta şekilde aynıyız bunların başına taç giydirilirken, bize bu ihtiyar yaşlılık neden?" tekrar durdu ve tekrar düşündü aklına kayışlı, zeki ve üst sınıf bir eşek geldi bu işi ondan başkası halledemezdi diye iç geçirdi çok çağlar görmüş kulağından kurtlar korkar, çomağından aslan ürkermiş. Bizim miskin eşek yola çıkmaya karar vermiş...
   Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş sonunda bu bilge, pir eşeğin yaşadığı yere gelmiş, geldiğinde ağzı tekrar beş karış açıldı, burası onun hayal edemeyeceğinden çok daha güzel bir yermiş her tarafından ayrı ayrı yemyeşil otlaklar, sapsarı samanlar varmış. Sonunda pir eşeği bulmuş ama gördüğünde süzmeden edememiş kendisi gibi değilmiş asla, aksine onun tüyleri parlak ve yarası yokmuş hasta da değildi...
Bizim eşek başlamış içini dökmeye "eyy eşekleri ulusu, en bilgesi bugün otlakta sığırlar gördüm göğüslerini gere gere yürüyorlar, kuvvetli temiz görünüyorlar bana nedenini açıkla bir eşek nasıl olurda bir sığırdan daha aşağı olabilir?" insanoğlu bile dememiş mi "eşek hakir ve anlayışsız olsa da yük taşıdığı için azizdir" diye. "Madem biz üstünüz biz niye boynuza layık olamadık, bizim gökyüzünde yıldızımız yok mu?" Pir eşek bizim eşeği dinleyip başlamış anlatmaya "bela ağına tutsak olmuş eşek kardeş öküzler gece-gündüz buğday işler ondan başlarında taç vardır içleri dışları yağlı,ettir bizim işimizse odundur, o gereksiz nesnedir, gerçeği söylemek gerekirse boynuz bir yana bize kulak,kuyruk bile çoktur.
Bizim eşek tüm bunları dinledikten sonra daha da mutsuz, dertli ayrılmış ordan bir anlık gafletle karar vermiş bu işi ben kolaylaştırırım demiş daha ne kadar odunla dayak yiyeceğim, öküzler gibi buğdayla uğraşıp yüceleceğim diye düşünmüş. Karşına çıkan ilk ekin tarlasına girmiş bizim eşek olayı yanlış anlayınca bir güzel karnını doyurmuş, doyunca da keyiflenip dans edip bağıra çağıra şarkılar söylemiş anırma seslerini duyan tarla sahibi elinde sopa gelmiş tarlaya yemyeşil parlak tarlasını kapkara toprak görünce öyle öfkelenmişki öfkesini sövüp, saydırıp hatta eşeği dövmekle bastıramamış almış bıçağını miskin eşeğin kulağını ve kuyruğunu hiç acımadan kesmiş. Eşek öyle korkmuş ki hastalıktan zar zor yürüyen eşek koşmaya başlamış ve kaçmış tarladan. 
Yolda aniden pir eşek  çıkmasınmı karşınıza ne olduğunu soran pir eşeğe karşılık başlamış anlatmaya feryat figan "ey tilki gibi kurnaz ve hilekar eşek batıl istedim haktan ayrıldım, boynuz istedim kulağımdan oldum şimdi de ne ağır yük kaldıracak halim var ne de taşımama biraz yardım eden var ben arpaya muhtaç yoksul eşekken kafama taç konmasını beklerdim padişahın hükmüne felek buldu köledir bu iki baldırı çıplakta kim oluyor ki padişahın nişanlı büyüğünün tersine hareket edersin...Benim inleme ve feryadım göklere çıktı. 
   Adalet ey padişah adalet onun lütuf ve ihsanı artmasını istersen devlet için dua etmekte kusur eyleme varsın bu uygunsuz, ters işler yapan zaman, cahile naz, ehil olanlara da niyaz verirse de fesat dünya her ne kadar bilgiliyi dışarda tutup cahili has dostlar arasına soksa da o padişahın işi izzet ne naz etmek düşmanın işi de gam çekmek ve yalvarmak olsun. 
  

Yorumlar