HARNÂME- Emirhan Turhan

 Bir varmış bir yokmuş.Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken develer tellal iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Yük çekmekten anası ağlamış bir eşek varmış. Bazen odun çeker, su taşır gece gündüz sıkıntılıymış. Taşıdığı yükler o kadar ağırmışki yaralardan bir tek tüyü bile kalmamış. Ne eti ne derisi kalmış. Teri yükler altından kan gibi akarmış. Onun bu halini görenler "Sanki bir iskelet gidiyor" diyormuş. Arkasına tek bir sinek konsa yoruluyormuş. Gözü biraz saman görünceye dek eti kıyım kıyım doğranırmış. Kargaların söylediklerini dinler, sineğin dolaşmasını izlermiş. Sırtındaki palan alınsa geriye kalan sadece bir köpekmiş. Bir gün sahibi ona sahip çıkıp, gözetip iyilik etmiş. Sırtındaki palanı sırtından alıp ona otlanması için salmış. Eşek otlayarak ilerlemiş, otlakta otlayan öküzleri görmüş. Gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve kabarıkmış. Otları sömürüp yiyip, kıllarını çekince kanları damlarmış. Bazılarının boynuzları ay, bazılarının ki de halka halka yay gibiymiş. Böğürdülermi dağlar çın çın ötermiş. Herkesin iskelet gibi gördüğü eşek sığırları görünce şaşmış kalmış. İçleri rahat yürürler, bazen de dinlenirlermiş. Ne yular dertleri ne palan üzüntüsü ne de yük altında hasta ve şikayetçilermiş. Eşek bu hali garip bulup çok şaşırmış. Kendi durumunu gözünün önüne getirmiş. Demiş ki:                                      - Biz bunlarla aynı yaratılıştayız. Elde ayakta şekilde aynıyız. Bunların başına neden taç konuldu? Bizde bu ihtiyaç ve yoksulluk neden? Bizi arpa özlemi ok ve yay haline getirdi. Bunların boynuzunu kim ay etti? Falancadan eşeklerin en akıllısı var. Başkası benim bu mu zorluğumu halledemez.   

Gerçekten de kavrayışlı bir eşek varmış. Hem üst sınıfta hem zekiymiş. Yük altında yağları eritir, çok çağlar görmüş geçirmiş. Nuh'un gemisine girerken şeytana kuyruğuyla yol vermiş. Üzeyir'in eşeği öldükten sonra dirilirken yatağını ben serdim dermiş. Sesi güzeldir, ustadır diye Mesih'in eşeği ona hürmet edermiş. Kulağından kurtlar korkar çomağından arslanlar ürkermiş. Bizim bu miskin eşek o ulu eşeğin yanına varmış.              Yüz sürmüş demiş ki:                                             -Ey yüce kişi. Sen eşekler içinde en olgun eşeksin. Akıllısın, şeyhsin, ehilsin, fazılsın. Senin bulacağın çözümlerle kötülük ortadan kalkarsa Deccal eşeğine sağır, kör diyecekler. Sen müminlere yol gösterici, menzillere götürücüsün. Tanrı yolunu tutmuş kişilerin eşeği olma şerefine erdin. Soyun sopun hatiplere konu oldu. Ediblere de nefesin hoş gelir. Kuşku yok sen eşeksin bilgesin büyüksün. Benim bir sorunum var kerem eyle bunu hallet. 

Demiş ki:                                                                   -Bugün otlakta öküzler gördüm. Göğüslerini gererek yürüyorlardı. Her biri semiz ve kuvvetli. İçleri dışları yağlı etli. Bize nedenini açıkla. Şu sultanlık tacı niçin bunlara layık görüldü? Gökyüzünde bizim yıldızımız yok mu? Yeryüzünde boynuzumuz olmadı. Eşek nasıl sığırdan aşağı olur? Çünkü insanlar şu örneği veriyor. Eşek hakir ve anlayışsız olsa da yük taşıdığı için azizdir. Madem yük taşımakta biz onlardan üztünüz, peki neden biz boynuza layık olmadık?

Demiş ki Pir eşek:                                                      - Ey bela bağına tutsak olmuş eşek! Bu işin aslını astarını dinle. Aklında noksanlık yoksa nedenini anla. Yaratan Allah öküzü yaratınca öküzleri rızk nedeni kıldı. Öküzler gece gündüz buğday işler. Buğday otlar, buğday dişlerler. Aziz buğdaya bu öküzler besep olduğu için Allah o yüceliği verdi. Devlet tacı başlarına kondu. İçleri dışları yağ ve et ile doldu. Bizim büyük işimiz odundur. İçimize ateş koyan o değersiz nesnedir. Gerçek buyruksa boynuz  bir yana kulak ve kuyruk bile bize çoktur

Cılız, hasta, dertli eşek Pir  eşeğin yanından dertleri artmış olarak ayrılmış. Kendi kendine "Bu işin aslı kolaylaştı" demiş. Çünkü kitaptaki bölüm açıklanmış. Gideyim ben de buğday işleyeyim. O işte yazlayıp kışlayayım. Daha ne kadar odunla dayak yiyeceğim. Öküzler gibi buğdayla uğraşıp yücelikler bulayım.

 Giderken yeşermiş bir ekin tarlası görmüş. Sanki o ekine kin tutarmış. Aşkla tarlaya gidip işlemeye başlamış. Bazen ayağıyla çiğniyor bazen dişiyle yiyormuş. Yeşermiş arpayı gören aç eşek can derdine ilaç bulmuş. Arpayı her istekle kavradığında toprağını da  yüküyle götürmüş. Ekini öylesine iştahla yemiş ki tarla çıplak kalmış. Görenler ne acayip ekilmemiş tarla dermiş. Yiye yiye karnı doymuş, müziğe başlamış. Yere yatmış, yuvarlanmış, ağnanmış. Bir nüktedan biri demiş ki " Nimetler ezgisiz olunca gam olur". Sonra içindeki neşesi taşınca nevvayı uşşak makamını tutturmuş. Git gide sesini yükseltmiş. Muhayyer makamda anırmayı sürdürmüş. Cihanın yüz karası sesini öyle yükseltmiş ki nağme düzmek bir yana ahengi bozmuş. Eşek seslerin en çirkinini çıkarınca ekinli tarlanın sahibi sesini duymuş. Eline sopayı aldığı gibi yola çıkmış. Tarlasının halini görünce inlemiş. Görmüş ki tarla ekinden temizlenmiş, yeşil tarla kara toprak olmuş. Küfretmekle yüreği soğumamış. Eşeği döverek kendisini yatıştıramamış. Bıçağını çekip başka yerlerini bırakmış. Eşeğin kulağını ve kuyruğunu kesmiş. Eşek gözyaşı içinde kan dökerek, canı acıyarak kaçmaya başlamış. Yolda aniden karşısına Pir eşek çıkmış. Ne olduğunu sormuş, eşek feryat figan. Yalvarıp inleyerek demiş ki:

Ey pir koca tilki gibi kurnaz ve hilkar eşek! Batıl isteyerek haktan ayrıldım. Boynuz umdum kulaktan oldum. Gam yükünü çeken ve tasa bakçığına şaşkın sersem bir halde saplanan o topal eşek benim. Ne ağır yükü kaldıracak halim var  ne de taşımama biraz yardım eden. Arpaya muhtaç yoksul bir eşekken başıma taç konmasını bekledim. Helalinden rızk isterken bütün servetimi haramilere kaptırdım. Eğer o domuzlar için buyruk çıkmazsa ah gitti bizim kulak ile kuyruğumuz. Padişah hükmüne felek kuldur köledir. Bir iki baldırı çıplak da kim oluyor ki. Padişahın nişanlı buyruğunun tersine hareket edebilirsin. Padişahın öfkesi ki eğer felek başkaldırırsa onu bile yerle bir eder. 

Demiş ki:                                                                   - Benim inleme ve feryatlarım göklere çıktı. Adalet ey padişah adalet. Şeyhi, inilti ve ahını fazla uzatma. Senin şahlar şahı büyük padişahın nüktedandır, bilir. Onun lütuf ve ihsanının artmasını istersen devlet için dua etmekte kusur eyleme. Varsın bu uygunsuz, ters işler yapan zaman; cahile naz, ehil olanlarla da niyaz verirse de fesat dünya her ne kadar bilgiyi dışarıda tutup cahili has dostlar arasına soksa da o padişahın işi İzzet ve naz etmek. Dünyanın işi de gam çekmek ve yalvarmak olsun. 

Eşek çoğu ararken azdan olmuş. Kulaklarından ve kuyruğundan olmuş. Eşek ermiş yalışa biz çıkalım keremetine. Gökten üç elma düşmüş biri Pir eşeğe, diğeri bizim cılız eşeğe, diğeriyse bu masalı okuyan kişiye.

Yorumlar