Gammaz Yürek▪︎Rüya Ecrin Kara

 Doğru! Sinirliydim, fena halde sinirliydim, hala da öyleyim ama deli olduğumu da 

nereden çıkarıyorsunuz? Hastalığım duyularımı keskinleştirmişti, harap etmiş ya da 

köreltmiş değildi. Hepsinden öte olan, keskin işitme duyusuydu. Cennetteki ve 

dünyadaki bütün sesleri duyuyordum. Cehennemden gelen pek çok sesi 

duyuyordum. Söylesenize, nasıl deli olabilirim? Dinleyin ve nasıl ustalıkla - nasıl 

sakince size bütün hikayemi anlatıyorum, görün.

Fikrin aklıma ilk nasıl geldiğini söylemek imkansız ama aklıma düştüğü andan 

itibaren beni gece gündüz rahat bırakmadı. Bir amacım yoktu. Bir arzum yoktu. Yaşlı 

adamı severdim. Bana hiç zararı dokunmazdı. Beni asla kırmazdı. Altınlarında da 

gözüm yoktu. Beni sinirlendiren… Sanırım, gözleriydi! 

O keskin bakışlı,simsiyah gözleriydi beni sinirlendiren...

Herneyse.İlk önce adamın kim olduğundan bahsedeyim.Adam,adını bile anmak istemediğim birisidir. Kendisi benim çok uzaklardan bir akrabam olur.Annemle babam vefat edince beni kimse yanında istemedi.Bir tek o adamın karısının ısrarıyla beni yanlarına aldılar karısı Emine Teyze'yi bir yerlerden hatırlıyordum sanki.Cenazelerden olabilirdi.Çocukları olmuyordu öyle yalnız başlarına karı koca yaşlanıyorlardı ama artık ben gelmiştim her şeyin güzel olacağını düşünerek her şey kötüye gidiyordu...Her perşembe ve salı günleri adamın kuyumcu dükkanına giderdim çünkü Emine Teyze'nin ya pazara gitmesi gerekiyordu ya da güne.Perşembe salı,perşembe salı derken günler geçti ben büyüdüm delikanlı oldum.Katı bir üvey ailem olduğu için hiç de şımarık değildim. Ergenliğin verdiği triplerede girdiğim de olmamıştı.Artık hergün kuyumcu dükkanına gidip adama yardım ediyordum.Bakın şu bilmem kaç ayar bilezik.Bilmem şu kaç ayar kolye hepsini ezberliyordum derslerime çalışmam gerekirken...Ders kitabımı elime aldığımdan itibaren adam o siyah keskin gözlerini dikerdi bana.Yanlış anlamayın o çok iyi birisi sadece sinirli bir yapıya sahipdir.Bir gün gine dükkandayız müşteriye nişan yüzükleri gösterirken içimden bir ses bana bu yüzükleri onların yüzüne at dedi ben de istemeye istemeye yüzlerine doğru sertçe fırlattım.İkiside aynı anda "sen ne yaptığını zannediyorsun!" Dedi yerdeki yüzüklerin yuvarlanma ve kızgın müşterilerin sesini duyan adam kafasını yavaşça ve yüzü kıpkırmızı olmuş bir şekilde bana doğru çevirdi kızgın müşteriler başka bir dükkan bulmaya giderken adam bana doğru yürüdü elini tam kaldırdıki içeri müşteri girdi ve o sertçe gelen elini yavaşlatıp bir daha olmasın diyerek başımı sıvazladı.Adam müşteriyle konuşurken ben eğer o müşteri gelmeseydi neler olacağını düşünüyordum içimdeki ses onu ödüllendirmem gerektiğini söyledi.Dükkandaki en pahalı yüzüğü ve kolyeyi alıp kadına uzattım

-Al bunları cebine koy hemen o depoda ruhu bile duymaz ben de ötmem merak etme.

-Saçmalama, bunları bana niye veriyorsun?

-Çok fazla sorgulama al şunları cebine koy yoksa bir kaşık suda boğarım seni.

Kadın korkuyla elimdeki kolye ve yüzüğü alıp cebine koydu.

-Sakın bunları bu şehirde satma bu şehirdeki bütün kuyumcular yakın da olmasa birbirini tanır. hatta ben sana diyeyim 10 milyar eder onlar.

Kadın gözleri parlaya parlaya cebine bakarken adam geldi:

-Üzgünüm ama istediğiniz kolyeden kalmamış 

Kadın tamam deyip çıkıp gitti. Adam bana o keskin gözlerini dikerek "bu yaptığın bir daha olursa seni öldürürüm benim ekmek paramla oynayamazsın sen" dedi nedense içimde hiç korku yoktu gine olsa gine yapardım.öyle böyle günler geçmeye devam etti.19 yaşıma bastım.o adam yüzünden bir arkadaşım bile yoktu... asosyal ve depresif birisiydim.gerçi bir arkadaşım vardı.kafamdaki sesti o arkadaşım ama çok kötü bir arkadaş...hiç sevmezdim onu her gün küserdim ona bana kötü şeyler yaptırdığı için. 19 yaşıma kadar bir cinayet planı oluşturdum.Adamla aramı iyi tutacaktım birlikte balık tutmaya,çay içmeye,tavla oynamaya gidecektik bana güveni geldikten sonra beni tam olarak bir evlat zannettikten sonra onu arkasından bıçaklayacaktım.Bir gün dağ başına-uçuruma- gittik.kamp sandalyelerimizi çerezlerimi ve içkilerimizi aldık oturarark muhabbet ediyoruz.Montumun iç cebinde bulunan bıçak bana batıp batıp duruyor.kafamdaki ses "işte şimdi tam zamanı" deyip duruyor.içimdeki heyecan gitgide artıyor ve bu çok hoşuma gidiyor. Nefes alış verişlerim hızlanıyor.

-Kazım Amca uçurumda oturalım mı? heyecanlı olur.

Adam salak mı bu bakışıyla tamam der.Kazım kalkmış,ben arkasından eldivenli elimde bıçak tutarak arkasından  geliyorum.İçimdeki ses "hadi yap şu-"derken bıçağı ona saplıyorum,yere yıkılıyor.Başı uçurumdan aşşağıya sarkarken içimdeki ses  aşşağıya at onu diyor ve atıyorum.ordan hemen uzaklaşmaya başladım.Arabayla gidemezdim çünkü hemen bulurlardı beni ve ben bu gencecik yaşımda hapislerde çürüyecektim.Hiçbir şey olmamış gibi yürümeye başladım geceyi bir bakta uyuyarak geçirmişim uyandığımda polisler bana kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Karakolda hikayemi polise anlattıktan sonra ilk işleri beni deli hastenesine yatırmak oldu.


 


Yorumlar

Yorum Gönder