GAMMAZ YÜREK-HAVVANAZ KELEŞOĞLU

Doğru! Sinirliydim, fena halde sinirliydim, hala da öyleyim ama deli olduğumu da 

nereden çıkarıyorsunuz? Hastalığım duyularımı keskinleştirmişti, harap etmiş ya da 

köreltmiş değildi. Hepsinden öte olan, keskin işitme duyusuydu. Cennetteki ve 

dünyadaki bütün sesleri duyuyordum. Cehennemden gelen pek çok sesi 

duyuyordum. Söylesenize, nasıl deli olabilirim? Dinleyin ve nasıl ustalıkla - nasıl 

sakince size bütün hikayemi anlatıyorum, görün.

Fikrin aklıma ilk nasıl geldiğini söylemek imkansız ama aklıma düştüğü andan 

itibaren beni gece gündüz rahat bırakmadı. Bir amacım yoktu. Bir arzum yoktu. Yaşlı 

adamı severdim. Bana hiç zararı dokunmazdı. Beni asla kırmazdı. Altınlarında da 

gözüm yoktu. Beni sinirlendiren… Sanırım, gözleriydi!

Gözleriyle sanki beni uyarıyordu "altinlarima dokunma" yoksa "canını yakarım"! 

Benim bu tımarhaneye düşmenin nedeni o!

Ona belki bi yaşam borçluyum beni geçmişte o cehennemden kurtardı evet ama altınlarını çalacağımı nasıl düşünüp ima edebilir aklım almıyor! O benim ailemdi annem, babam, sırdaşım... 

Soğuk terler döküyordum, titriyordum çıldırmak üzereydim saatlerdir yaptığı imalara daha fazla dayanamadım açtım ağzımı yumdum gözümü ;

Bunlar senin bile değil bunlar sana ait değil bunlar ,onların başkalarının anla artık anla! Sen bunları çaldın! 

Belki hata yapmıştım fakat yılların içimde biriktirdigi huzursuzluk aktı gitti, talihlisi de yaşlı adamdı.. 

Aslında her şey 10 Nisan 2005 tarihinde gece su içmeye kalktığımda duyduklarımla başladı 

-Bak Mehmet 17 Nisan Pazartesi gece saat 03.00 da harekete geçiyoruz sen adamları oyalarken ben de içeri girip altınları alıyorum anladın dimi sakın hata yapma geri dönüşü olmaz! 

Bunları duyduğumda bacaklarımın bağı çözülmüştü çünkü beni o evden hırsızların elinden kurtardığı gece başkalarının eşyalarını almamayı emeğimizle bir yere gelmemizi öğretti şok olmuştum titriyordum stresten mutfağın orta yerine kusmuştum. 

Yaşlı adamı Bir şekilde geçiştirdim. Sabah olmuştu ve uyuyamamıştım saat 08.34 ve bu işe el koymam için son 6 gün 18 saat 26 dakikam vardı ve elimden gelen sadece titremekti hem yaşlı adamı kaybetmemek hem de bunu yapmasına izin vermek istemiyordum onu bu şekilde kaybedemezdim...

Akşam olmuştu yaşlı adamın hareketleri tuhaftı, hoş benim de bir farkım yoktu zaten. 

Aradan 3 gün 3 gece geçti beynimi yeyip bitiren bu düşünce ayakta durmamı zorlaştırıyordu hem hastalığım da nüksetmişti ve para yok ameliyat olamıyordum bunu yaşlı adama söylemeliydim Bi sabah odama geldiğinde beni ölü bulmasından iyidir fakat şu an çok daha önemli bir işim vardı "ailem". 

Bu akşam karar verdim konuşacaktım onunla akşam oldu işten geldi yemek yedik ve saat 20.00 artık konuşmalıydım söze büyük bir cesaretle başladım yaşlı adam hiç beklememiş olacak ki şok olmuştu mahçup bir şekilde gözlerime bakıyordu ben de ona o an sadece gözlerimiz konuşuyordu ev de soba da patlayan odunlar dışında çıt çıkmıyordu saatlerce ağladık o odasın da ben odam da duyuyordum sesini ama nedenini anlayamıyordum taşlar yerine oturmuyordu, oturtamıyordum peki neden ağlıyordu? Yoksa buna mecbur muydu? Hayır neden mecbur olsun ki? 

Hiç bir şey  bilmiyorum ama bildiğim tek şey bunu istememesi. 

Öyle bir boşluğa düşmüştüm ki bu olayı farkında olmadan arkadasima anlattım ne yani şimdi ben ailemi, annemi, babamı sırdaşımı "gammaz" lamışmıydım özür dilerim.. 

Yüreğim buna el vermiyordu artık birlikte hareket edecektik en azından bu suça ortak olup yüreğimi rahatlatacaktım. 

Bu konudan yaşlı adama bahsettim akşam bana büyük Bi hiddetle karşı çıktı 

hayır sen hiç bir şeye karışmayacaksın anladın mı ufaklık? Sakın! Ve kimseye hahsetmeteceksin. Asla! 

Oysa ben yaşlı adamı gammazlamıştım bile çok geçti... 

Ve tarih 17 Nisan 2005 sabah evden çıkarken son kez odama uğradı ve bana sadece "evlat, korkma ben kötü Bir şey yapmıyorum sadece çok sevdiğim birine yardim ediyorum" dedi tam Bi şey söyleyecekken parmağını ağzına götürdü sessiz olmamı ve "şş evet haklısın" dedi kapıdan çıkarken kafasını salladı kafasını eğdi ve çıktı.. 

Sabah olmuştu kapı alacaklı gelmiş gibi çalıyordu kapı kırılacaktı kapıyı koşa koşa açtım ve karşımda iki çuval altınla dolu yaşlı adam.. 

Hiç bir şey olmamış gibi içeri geçti oturdu kasetini koydu kahvesini aldı ve gazetesini okudu şok olmuştum yine ve yeniden çok normaldi her şey.

İki saat boyunca sustum ve kapının kenarından öylece dikildim bir ona bir altın cuvallarina bakıyordum iki saat sonunda ağzını açtı ve söylediği ilk cümle "yatmaya gidiyorum dinleneceğim ona göre elleme Bir yere de gitme" bu bir imaydi öyle değil mi?Bu çok kötü bir imaydi hatta. 

İşte dayanamadım ve orda başladım ona bağırmaya orda açtım ağzını yumdum gözümü. Bağırdım bağırdım ve bağırdım. 

O an hastalığımın etkisi ile kan kustum ve üç saat süren bir öksürük trafiğine takıldım her gün olduğu gibi. - yaşlı adamın tabi ki haberi yok-... 

İçeri geçtim ve yaşlı adamın beni görüp göz göze gelince bir damla yaş süzüldü yanağından - içeri girdiğinden beri bırakın gözüme  yüzüme bile bakmıyordu- ve hemen ardından da benden Bi damla yaş süzüldü usulca sessizce çığlığın en sessiz en çaresiz en umutsuz hali gibi... 

Her şeyin bittiğini düşünerek ona hastalığımi anlattım hıçkıra hıçkıra ağladı sanki anlamıştı biliyordu önceden ama imkanı yoktu çok iyi saklamıştum emindim ve sarıldık Bir saat kadar öyle durduk içimiz geçmiş uyumuşuz kapının tekrar kırılırcasina çalmasına uyandık göz göze geldik ve bana "sen burada bekle ben bakarım" dedi elinde silahıyla kapıya gitti kapıyı açtı içeri arkadaşım ve polisler girdi o an anlamıştım niye geldiklerini "aldığımız ihbara göre bir hırsızlık vakası var ve zanlı burda" dedi üstüne de arkadaşım "evet evet doğru söylüyor" dedi gözlerimin içine bakarak, "hatta biz de konuştuk parkta sen dedin bana" deyince yaşlı adam sessizce kafasını öne eğdi kabul edercesine ben inkar ettim hayır dedim yapmadı, yapmadı dedim ama dinletemedim yaşlı adam da öne çıkıp kabul edince polisler aldı ve gitti... Evden çıkarken kulağıma egildi üzgünüm evlat, çok sevdiğim kişinin yanında olamadım senin yanında olamadım.. Her şeyi biliyorum her şeyden haberim var tahlil sonuçlarını gördüm seni çok seviyorum unutma tamam mı? Senin kalbin adaletle çarpıyor biliyorum ve sana kızamıyorum. 

Dondum çıt çıkmadı ağzımdan evden çıktı gitti...

O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü her şey benim içindi hastalığımı biliyordu ve ameliyat için para için ve ben ne mi yaptım? Onu gammazladım yüreğime bir taş oturmuştu ağladım, bağırdım, kan kustum saçlarımı yoldum, oturdum, kalktım, yürüdüm eve sığamıyordum orda bayılmışım. 

Uyandığımda başımda doktor vardı ve ameliyatıniz çok başarılı geçti sağlık durumunuz gayet iyi üç beş güne taburcu edeceğim sizi dedi. Olayı kavramaya çalıştım on beş dk sonra ne olduğunu anladım aradan beş gün geçmiş evden nasıl çıktım nasıl geldim nasıl ameliyat oldum bilmiyorum bile bunları düşünürken içeri Mehmet girdi ve elime Bi mektup verdi mektubu açtım ve başladım okumaya ;

-"Evlat, mektubu aldın öyle mi? Demek ki ben şu an hapisteyim ve sen de hastane de ameliyat oldun üstelik iyisin çok şükür iyileştin. Her şeyin nasıl başladığını merak ediyorsan okumaya devam et. 

Sabah işe giderken her sabah olduğu gibi ateşini kontrol etmeye geldim ve yastığın altında kenardan sarkan bir kağıt gördüm dikkatlice aldım okudum tekrar nüksetmiş hastalığın ameliyat olman gerektiği yazıyordu ve yanında da günlük,günlüğü açtım paramız olmadığından bahsettin ben de dayanamadım ve aradım Mehmet'i planı kurduk çabuk çabuk sonra detayları konuştuk ve Mehmet'e eğer yakalanırsam aldığımız altınlarla evlat ameliyat olsun dedim ve seni ona emanet ettim. " 

Mektup bitti. Aklımı kaçırdım orda bayıldım ve ayıldığım da üstümde beyaz önlük etrafımda bağıran, kendi kendine konuşan, uçmaya çalışan ve fazlası bir sürü kişi vardı peki benim özelliğimi biliyor musunuz? Ben dünyada ki bütün sesleri duyuyordum cennette ki ve cehennemde ve bunun sebebi oydu tek sebebi oydu ve şimdi içimde ona karşı Bi nefret var o nefretin sebebi de suçluluğun beynim de susmayışı bağırışı, haykırışı bu bir hastalık mı? 

Tabi ki değil. 

Şimdi size soruyorum. 

Dünyada ki sesleri duyuyor olmam bir hastalık mı? 




Yorumlar

Yorum Gönder