Gammaz Yürek - Emirhan Turhan

Doğru! Sinirliydim, fena halde sinirliydim, hala da öyleyim ama deli olduğumu da 
nereden çıkarıyorsunuz? Hastalığım duyularımı keskinleştirmişti, harap etmiş ya da 
köreltmiş değildi. Hepsinden öte olan, keskin işitme duyusuydu. Cennetteki ve 
dünyadaki bütün sesleri duyuyordum. Cehennemden gelen pek çok sesi 
duyuyordum. Söylesenize, nasıl deli olabilirim? Dinleyin ve nasıl ustalıkla - nasıl 
sakince size bütün hikayemi anlatıyorum, görün.
Fikrin aklıma ilk nasıl geldiğini söylemek imkansız ama aklıma düştüğü andan
itibaren beni gece gündüz rahat bırakmadı. Bir amacım yoktu. Bir arzum yoktu. Yaşlı 
adamı severdim. Bana hiç zararı dokunmazdı. Beni asla kırmazdı. Altınlarında da
gözüm yoktu. Beni sinirlendiren… Sanırım, gözleriydi! Neden bilmiyorum ama gözleri beni sinirlendiriyordu. Bana deli demeleri umrumda değildi. Ve neden bu yaşlı adam? Herkes onun altınlarını çalacağımı düşünmeye başladı. Onlarda umrumda değildi. O gözler. Ne vardı o gözlerde? Anlatamıyorum. Bana inanmayacaklar belki yine deli diyeceklerdi. Belki çok üzülecekler derdime ortak olacaklardı. Ama söyleyemedim. Korktum. En yakın arkadaşımdan başka kimse bilmiyor. O da kim biliyor musunuz? Ne görürsünüz ne hissedersiniz ne de duyarsınız. Belki de bu yüzden bana deli diyorlar. Neyse bırakalım bu gözleri. Hikayenin en başına dönelim. Hikaye bundan tam 2 yıl önce başladı. Sevdiğim kızı babası başka biriyle evlendiriyordu. Kızda beni seviyordu ama söyleyemedik kimseye. Geceleri dışarıda buluşur yıldızları sayardık. Kimse bilmezdi bizim buluştuğumuzu. Ama işte korkaktım ben, sevdiğim kıza bile sahip çıkamamıştım. Annem ve babamı asla tanımadım. Zor durumda oldukları için beni bıraktıklarını söyler köylü. Ondan sonrada ortadan kaybolmuşlar. Tek sığınağım Hamdi Usta. Beni o büyüttü. Hem babam hem annem oldu. Oduncu kulübesinde geçti hayatım. Oduncu kulübesi diyip geçmeyin. İçi saray gibi. Çocukluğum Büyük Söğüt ormanında geçti. Daha sonra buraya Ilgaz köyüne geldik. Bu kızıda burada tanıdım, sevdim. Ama o kız artık benim değildi. Ama biraz erken konuşmuştum. Düğünden bir haber geldi, "gelin düğünden kaçmış" diye. Ama nereye kaçar nereye gider. Aramaya çıktık tüm köylü. Neyse ki birbirimizi tanıyoruz. Bana bir işaret bırakmış. Buldum onu ve kaçtık onunla. Taa İstanbul'a geldik sonra. Aradan tam 2 yıl geçti. İstanbul'a gelirken yolumuzu eşkiyalar kesti. Önceden bunun olacağını anlamış, uygun bir yerde inmiştik. Buradan sonrasını yürüyerek gidecektik. Birimiz yemek aramaya çıktı. O da bendim ama yolu kaybettim. Sevdiceğim tek başına kalmıştı. Çok korktum. Ona bir şey olacak diye çok korktum. Korktuğum başıma geldi. Ertesi gün onu aramaya çıktım. Onu bulduğumda ... Onu bulduğumda sadece elbisesinin bir parçasını buldum. Ona ne oldu o günden sonra bilmiyorum. Arkasından çok ağladım. Ama fayda etmedi. Tek başıma İstanbul'a geldim. Acısı hala kalbimdeydi sevdiğimin. Onun için buralara kadar gelmiştim. Ama o yanımda yoktu. Kendime para kazanmam gerekti. İdris Marangoz'un yanınada bir iş buldum. Artık orada çalışacaktım. Ama işler hiçte öyle gitmedi. Daha ilk günden marangozlığun bahane olduğunu, asıl işin uyuştucu satıcılığı olduğunu öğrendim. Bu işten bir an önce sıyrılmam gerekti. Ama nasıl. Bu iş hiçte kolay değildi. Aradan 1 yıl geçti hala kurtulamadım bu lanet yerden. Bu örgütün bir de elebaşı vardı. Gözleri için sinir olduğum kişide tam da buydu. Onu ilk kez bugün görmüştüm. Bu sinirin mutlulukla karışık olduğunu seziyordu. Sevincim umudum şundandı. Gözleri aynen köylülerin anlattığı babama benziyordu. Anlatıklarına göre babamın sağ gözü mavi sol gözü kahverengiymiş. Öfkem ise daha derindendi. Eğer bu adam benim babamsa bu işi yaptığı için ona çok kızacaktım. İçim karmaşık duygular içindeydi. Gözlerini her gördüğümde bu kıvılcım yeniden alevlenecekti. Bu adamın benim babam olup olmadığının bulmam lazım. Kafam allak bullaktı. Neydi bu böyle. Araştırıp edip bulup bu adamın ismini bulmuştum. İsmi Necip Tolkan'dı. Benim soy ismi de Tolkan. Kuşkularım bu adamın benim babam olabileceği konusunda değişmeye başlamıştı. Ve bunu arkadaşlarıma söylemek istedim ama söyleyemedim. Zaten bana deli diyorlardı. Daha da adımı çıkarmak istemedim. Ama bu hikaye burada yarım kaldı. Ama sevğimi buldum ve evlendik. Meğerse onda İstanbul'a gelmiş, bağlantılı iki örgütle çalışmışız. Tesadüfen karşılaştık ve en kısa sürede nişanlanıp evlendik. Bu hikayenin tek mutlu tarafı maalesef bu. Gerisinde ne oldu ne bitti kimse bilmiyor. Bu yüzden bende bu hikayeyi burada bitiriyorum. Ama sakın sonun böyle olduğunu sanmayın. Her son yazılmayı bekler. Bu sonuda siz yazacaksınız. Haydi size şimdiden kolay gelsin.

Yorumlar

  1. Zaman zaman bazı güncel dizi içeriklerini hatırlattı bana. Tesadüfler, acınası hayatlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aklıma bu hikayeyle ilgili gelen her şeyi yazdım.

      Sil

Yorum Gönder